Bize Ulaşın
Mollahüsrev Mh. Taştekneler Sk. No:12
Süleymaniye Fatih/İstanbul
0216 305 04 36

Miraç Kandili

Allah’a Doğru
Allah Tealâ, en büyük mucize olan Mirac mucizesini Şehrullah (Allah’ın ayı) da denilen Recep ayında, peygamberler içerisinde Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’e nasip etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de: “Bir gece kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O gerçekten işitendir, görendir.” (İsra, 1)buyurulmaktadır.
Receb’in yirmi altısını yirmi yedisine bağlayan, İki Cihan Serveri’ne miracın bahşedildiği gece pazartesi gecesidir. Bunun yanı sıra Efendimiz s.a.v. pazartesi gecesi doğmuş, kendisine peygamberliği pazartesi günü müjdelenmiş, hicret için yola çıkışı pazartesi olduğu gibi Medine’ye ulaşması da pazartesi olmuş, darü’l-bekayı teşrifi de pazartesiye denk gelmiştir. Görülüyor ki pazartesi günü Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in hayatında mübarek bir vakittir.
Mirac hadisesinde Allah Tealâ, Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’e Refref’i, semavat âlemini, Sidre-i Münteha’yı, Arş-ı Azam’ı, cennet ve cehennemi, mukarrebîn meleklerini, Beytü’l-Mamur’u göstermiş, peygamberlerle (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) Mescid-i Aksa’da buluşturmuş, onlara imamlık ettirmiş ve nice ilahî sırları kendisine göstermiştir.
Alimlerin bilhassa üzerinde durduğu husus, Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’in miracının ruhaniyetle mi, bedenle mi olduğu hususudur. Mirac hadisesinin hem bedenle hem de ruhaniyetle birlikte olduğunun delillerini müfessirler şöyle açıklamışlardır:
“Ruhu’l-Beyan” tefsirinin izahına göre, ayet-i kerimede  kullanılan “kul” kelimesinden maksat insanın bedeni ve ruhudur. Yani “kulunu götürdü” derken, Efendimiz’i hem ruhuyla hem de bedeniyle götürdü demektir. Eğer Mirac hadisesi rüya yoluyla ve yalnız ruhla gerçekleşmiş olsaydı, uykuda herkesin böyle makamları görebilmesi mümkün olacağından, Kureyşliler bu hadiseye böylesine büyük itirazda bulunmazlar ve deliller istemezlerdi.
İkinci bir izah da Allah Tealâ’nın Hz. Peygamber s.a.v.’i Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya Burak’la göndermiş olmasıdır. Burak bir binektir ve yolculuk yalnız ruhaniyetle olsaydı Burak gibi bir bineğe ihtiyaç kalmazdı.
Üçüncü delil şudur: Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, Mekke-i Mükerreme’den doğrudan semalara çıkmamış, önce Mescid-i Aksa’ya getirilmiş ve böylece bu dünya mekânı içerisinde maddi deliller gösterebilme imkanına sahip olmuştur. O zaman Mekke’de Mescid-i Aksa’ya gidip gelen Kureyşliler bulunmaktaydı ve Efendimiz’in orayı görüp görmediğini birtakım sualler sorarak kolayca öğrenebilirlerdi. En önemlisi ise, o günün şarlarına göre Mescid-i Haram ile Mescid-i Aksa arası bir aylık yoldu. Oysa Efendimiz s.a.v. bu mesafeyi bir gecenin bir bölümünde katetmişti.
İsra, Mekke-i Mükerreme’den Mescid-i Aksa’ya gidiştir. Bu hadisede iki rivayet vardır. Birincisi, Harem-i Şerif’in içinden Mescid-i Aksa’ya gidiş, ikincisi Ebu Talib’in kızı Ümmü Hanî’nin evinden Mescid-i Aksa’ya gidiştir. Mirac ise, Mescid-i Aksa’dan Arş-ı Azam’a ve göklerin bütün tabakalarına kadar olan yolculuk hadisesidir.
Kısaca, bütün müfessirler Mirac’ın “abd: kul” kelimesinin kullanılmasından dolayı ruh ve bedenle olduğunda ittifak etmişlerdir. “Namaz kılarken bir kulu men edeni gördün mü?”(Alak, 9-10) ve “Allah’ın kulu O’na yalvarmaya (namaza) kalkınca…” (Cin, 19)  ayetlerinin de, abd/kul kelimesinde bedenle ruhun bir arada olduğunun delili olduğunu söylemişlerdir. Zira her iki ayet-i kerimede de namaz kılan kul, yani Hz. Peygamber s.a.v., ruhuyla olduğu kadar bedeniyle de mevcuttur.

Mehmet Ildırar
(Kaynak: Semerkand Dergisi, Haziran 2013)

Sitemiz daha iyi kullanıcı deneyimi vermek için çerezler kullanmaktadır.