Bilindiği üzere ramazan orucu hicrî birinci yılda farz kılınmıştı. Ramazanı aynı oruçla geçiren müminler, Şevval aynın ilk üç gününü de bayram olarak kutlamışlardır. Bu bayrama Ramazan bayramı veya bayramdan önce fitre (fıtır sadakası) verildiği için, fıtır bayramı denilmiştir.
Türkiye’de Ramazan bayramında şeker, lokum ve tatlı ikramı şeklinde öteden beri var olan gelenekten dolayı, bu bayrama bazı çevrelerde şeker bayramı da denilir. Fakat kavramlarmızı asıl şekliyle muhafaza etmek için Ramazan bayramı denilmesi, şüphesiz daha uygundur.
Müminlere iki bayram hediye edilmesiyle, İslâm toplumunda eski dönemlerden kalan bir iz daha silinmiştir. Medine’ye hicret ettikten sonra, halkın İran’dan alınmış Nevruz ve Mihrican bayramlarını kutladıklarını gören Hz. Peygamber A.S., “Allah sizin için o iki günü, daha hayrlı iki günle; Kurban ve Ramazan bayramlarıyla deiştirdi” (Müsned, Ebu Davud) buyurmuştur. Böylece İslâm öncesi iki bayramı kaldırarak, müslümanların bayramlarının, Ramazan ve Kurban bayramları olduğunu bildirmiştir.
Zikir ve Eğlence Günleri
Allah Rasulü A.S.’ın buyurduğu gibi, “Bayram günleri, zikir, yeme-içme ve eğlence günleri-dir.” (Müslim). Müslümanlar bu günlerde birbirilerini ziyaret eder, bayramlaşır, yer-içer ve eğlenerek günlerini neşeyle geçirirler. Çok tabii olarak bayram günlerinde müslümanların eğlencelerine ve diğer bütün davranışlarına islâmî bir hava hakimdir. Bayramda zikir ve eğlence iç içedir. Alimler, Rasulullah A.S.’ın uygulamasına dayanarak, “bayramlarda sevinç içinde eğlenmek dinin bir gereğidir” derler.
Hz. Peygamber Efendimiz, “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır” (Buharî) buyurarak, bayrama namaz ve hutbeyle balamıştır. Bayram namazından döndükten sonra evde dört rekat namaz kılmak da sünnettir. Müminler, namaz, hutbe ve tekbirlerle bayrama girdikten sonra, yeme, içme, eğlence ve ziyaretlerin helal sınırlarını aşmadan yapılmasına özen göstermişlerdir.
Bayram günleri yeme-içme, eğlence günleri olduğu için oruç tutmak yasaklanmıştır. Ramazan bayramının ilk günü ve kurban bayramının dört günü oruç tutmak Hanefîler’e göre tahrimen mekruh, Şafiî ve Hanbelîler’e göre haram kabul edilmiştir.
Bayram günlerinde huzurun bozulmasına yol açabilecek davaranışlarda bulunmak da, mesela silah taşımak yasaklanmıştır. (Buharî)
Hz. Peygamber A.S.’ın, Ramazan bayramında namazdan önce hurma yeme sünneti, bayramlarda tatlı ikramı geleneğini doğurmuştur. Sonraki dönemlerde sünnete uymak niyetiyle, un, tereyağı, bal veya hurma ezmesinden yapılan çeşitli tatlılar ikram etmek adet haline gelmiştir.
Hz. Rasulullah A.S.’n zamanında kadınlar da genç olsun yaşlı olsun bayrama iştirak eder, mazeretinden dolayı namaz kılamayanlar da tekbirlerle cemaate katılırlardı. (Buharî, Müslim, bnu Mace, Ebu Davud)
Bu sebeple Hanbelîler, kadınların koku kullanmadan, giyimde arla kaçmadan ve erkeklerin arasına karışmadan bayram namazına iştiraklerinde bir sakınca görmezler. Hanefî, Şafiî ve Malikîler ise, sosyal hayatta meydana gelen değişiklikleri dikkate alarak, fitneye sebep olabileceği endişesiyle yaşlı kadınların dışındakilerin bayram namazına gitmemelerini uygun görürler.
Bayram Eğlenceleri
Kaynaklarımızda, bayram günlerinde davul eşliğinde şarkı söylendiği, Mescid-i Nebevî’nin içinde kılıç-kalkan gösterileri yapıldığı bildirilmiştir. Hz. Peygamber A.S., kılıç-kalkan gösterisi yapan Habeliler’e takdirlerini ifade ettikten sonra: “Yahudiler ve hristiyanlar bilsinler ki, bizim dinimizde genişlik vardır.” buyurmuştur.
Alimlerimiz, böyle bir bayram gününde Hz. Aişe validemizin Habeşli göstericileri izlemiş olmasına dayanarak, “ehvet nazarıyla bakmamak ve fitne korkusu olmamak” kaydıyla, hanımların erkeklerin gösterilerini seyretmelerinin caiz olduğu hükmüne varmışlardır.
Yine Hz. Aişe R.A. validemiz anlatıyor: “Yanımda iki cariye def çalıp Buas Harbi üzerine yazılmış türkülerini söylerken Rasulullah içeri girdi. Yatağa uzanarak yüzünü örttü. Az sonra babam Ebu Bekir girdi. Türkü okuyan cariyeleri görünce, ‘Rasulullah’ın huzurunda şeytan sazı ha!’ diye bana kızdı ve cariyeleri azarladı. Ancak, Rasulullah karşı koyarak: ‘Ebu Bekr! Bırak onlar söylesinler. Her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımız.’ dedi. Onlar sohbete dalıp, ilgileri kesilince cariyelere göz ettim, hemen dışarı çıktılar.” (Kütüb-i Sitte)
Alimlerimiz, işte bu hadise dayanarak bayram günlerinde belirli çerçevedeki müziğin dinlenmesinde sakınca olmadığını söylerler.
Bayramda Neler Yapalım?
Bayramlara önceden hazırlanmak, bayram günlerinde temiz ve güzel elbiseler giyinmek, beden temizliğine dikkat etmek, güzel kokular sürmek ve güler yüzlü olmak gerekir. Ramazan bayramında namazdan önce hurma gibi tatlı bir şey yenilmesi, namaza yürüyerek gidilmesi ve dönüşte başka bir yolun kullanılması, çokça sadaka dağıtıp, henüz verilmemişse fıtır sadakasının namazdan önce verilmesi de Hz. Peygamber’in sünnetine uygun davranışlardır.
Anne-babalar, salih zatlar ve alimleri ziyaret edip ellerini öperek hayır dualarını almak, aile üyelerini, din kardeşlerini, akraba ve dostları, komşuları ziyaret etmek de dinimizin önemle üzerinde durduğu bir husustur. Akraba ile bağların koparılması kesinlikle yasaktır. Bayramlar, Mukaddes Kitabımız’ın bu emrin yerine getirilip yaygınlaştırılması için iyi bir fırsattır. Mümkün olduğunca aile üyelerine, eş ve çocuklara hediyeler alarak onları sevindirmek de, hadislerde belirtildiği gibi sadaka yerine geçer.
Ölmüşlerimizin kabirlerini ziyaret edip, Fatihalar ve dualar ikram ederek geçmişlere vefa borcumuzu da ödemeye çalışmak da dinimizce teşvik edilen davranışlardır.
Geleneklerimizde Bayram
Tarihimizde devlet yöneticilerimiz gösterili bayram kutlamaları yapmıştır. O devirlerde bayram arefe günü top atışlarıyla başlar ve bayramın son gününün ikindisinde atılan topla sona ererdi. Ramazan gecelerinde olduğu gibi, Ramazan bayramını müjdeleyen davul sesleri hem çocukları, hem büyükleri sevindirirdi. Büyükler ve küçükler sabah erkenden bayramlık elbiselerini giyerler ve yakınlarında bulunan bir camide bayram namazını kılmaya giderlerdi. Namazdan sonra camide yapılan bayramlaşmayı, eve dönünce aile fertlerinin bayramlaşması takip ederdi. Büyükler birbirine hediyeler verir, küçüklere de şeker ve lokum ile bayram harçlığı verilirdi. Daha sonra mahallenin bekçisi davulcuyla birlikte gelerek bayram bahşişini alırdı. Bu bahşişler toplanırken davulcu,
Buna bayram ayı derler
Bal ile şekerden yerler
Eskiden adet olmuş
Bekçiye bahşiş verirler.
gibi maniler söylerdi.
Asırlar boyu müslümanlar, dini hassasiyetlere dikkat ederek, yerel kültürleriyle kaynaştırıp neşe içinde bayramlarını yaşadılar. Bugün de ramazan ayı boyunca yaşadıkları manevi atmosferin verdiği neşe ve sevinç halini bayrama taşıyacaklar.
Bu sevinci kardeşlerimizle paylaşalım. Ve bir kez daha Allah için birbirimize sarılıp, ebedi kardeşlik için dualar edelim.
Ahmet Safa
Kaynak: Semerkand Dergisi, Aralık 2011