Bu kez direk meseleye gireceğim abi. Topu hiç dolandırmayacağım.
Hayırdır, ne bu acele böyle?
Aceleden değil de bir an önce mevzuya girip konuyu daha fazla detaylandırmak istiyorum. Sultan Abdülaziz meselesini soracağım abi. Sultan’ı kimler öldürttü? Yoksa dendiği gibi intihar mı etti?
Sen, Sultan Aziz’in intihar etmiş olabileceğine ihtimal veriyor musun? Önce onu söyle bana.
Bir insanın iki bileğini keserek intihar etmesi ancak romanlarda olur, gerçek hayatta değil abi.
Evet. Görüyorsun ya, akla ziyan bir hikâyeye koca bir milleti inandırmaya çalıştılar. Hem de bir makasla iki bileğini birden keserek!
O zaman konumuza giriş yapalım istersen.
Girelim girmesine de önce bir isimle başlayalım.
Kim bu isim abi?
George Washburn diye birisi.
Hiç tanıdık gelmedi abi. Biraz kopya versen olmaz mı?
Bırak çene çalmayı da dinle hele. Bu adam 1903 yılına kadar tam 48 yıl boyunca Robert Kolej’inde öğretmenlik ve müdürlük yapmış. Hatta bir dönem okulun başkanlığını da üstlenmiş.
Anladım abi. Ama bizim konumuzla bu arkadaşın tam olarak ilgisi nedir?
İlgisi şöyle kardeşim, bu arkadaş 48 yıllık uzun öğretmenlik, müdürlük hatta başkanlık döneminden sonra hatıralarını kaleme almış. İşte onun kaleme aldığı hatıralarına baktığımız zaman senin sorduğun soruya doyurucu bir cevap bulabiliriz.
Kitabı alıp oku deme şimdi abi.
Tembellikte hâlâ zirvesin, biliyorsun değil mi? Meraklı olman güzel ama her şeyi birilerinden öğrenmeye çalışman kötü bir alışkanlık. Kitap okumadan olmaz bu işler. Başkasının anlattıklarıyla Tarihçi olamazsın. Bunu unutma. Kitabın adı “İstanbul’da Elli Yıl” Bu kitap Meydan Yayıncılık tarafından neşredilmiş.
Tamam abi, nasihatlerini ve kitabını adını not aldım.
Aslında George Washburn, Sultan Abdülaziz’in devrilmesinde İngilizlerin oynadığı rolü tüm açıklığıyla yazmış. Okuyunca sen de göreceksin, o dönemde İngilizler, Sultan Abdülaziz’e karşı bir kumpas içindeydiler ve gizli faaliyet yürütüyorlardı.
Bu kumpasların sonunda Sultan Abdülaziz tahttan indirildi yani?
Evet, ama bu hadisenin esas destekleyicisi Mithat Paşa idi. Ancak Sultan Abdülaziz’i tahttan indirme planını Mithat Paşa tek başına değil İngiliz gizli servisinin desteğiyle Sir Henry Elliot ile birlikte yapmıştı.
Araya giriyorum ama kim bu Sir Elliot dediğin adam? Şu şair olan değil her halde?
Bayılıyorum senin şu alakasız şeyleri yan yana koyma yeteneğine. Sir Henry Elliot dediğim adam, o dönemin İngiliz Büyükelçisi.
Kırılıyorum ama abi. Neyse, sonuç olarak etkili bir kişi yani.
Evet. Planın bir parçası olarak da İngilizlerin Akdeniz Filosu gerekli olması durumunda İstanbul’a girmek için Çanakkale açıklarına dahi gelmişler. Washburn’un anlattıklarına bakılırsa Sultan tahttan indirilince genel olarak ilk anda bir memnuniyet oluşmuş. Ancak bu memnuniyet havası çabuk dağılmış olacak ki Sultan’ın tahttan indirilmesinden memnun olmayanlar devrimi yapanlara karşı bir devrim başlatma sinyali vermişler.
Böylesi bir ihtimali İngilizler beklemiyordu galiba. Yoksa neden bundan rahatsız olsunlar ki?
Onu bilmiyorum tabi, ama bu gelişme üzerine hemen hafta sonunda Sultan Abdülaziz’in iki bileğini birden keserek intihar ettiği haberi duyuldu. İstanbul’da bu habere birçok kişi inanmamıştı o zaman.
Mesele çetrefilli, işin içinde Mithat Paşa vardı, Yeni Osmanlılar vardı. Onlar meşrutiyet istiyorlardı ve bunu Sultan Aziz’le sağlamaları olası değildi. Bu iş için biçilmiş kaftan Sultan V. Murat idi. Tüm plan onun tahta geçmesi üzerine kuruluydu.
Tekrar konumuza dönersek, bu Washburn konu hakkında ne diyor başka?
O da bu intihar olayına inanmadığını söylüyor. Hatta tam olarak senin söylediğin teoriyi biraz daha detaylı anlatıyor.
Daha sonra ne oldu abi?
Sultan İkinci Abdülhamit tahta çıkana kadar bu olaylarda İngilizlerin desteğini alan Mithat Paşa’nın önü açıldı. Böylece İngilizler Osmanlı sarayında söz sahibi olmayı arzu ediyorlardı. Çünkü Sultan Aziz döneminde sarayda Fransız etkisi ağır basıyordu. Ancak 1871 yılına gelindiğinde Fransızların Prusya karşısında mağlup olmalarına Ali ve Fuat Paşaların da vefat etmeleri eklenince Fransız etkisi kırılmıştı. Saray, İngiliz ve Rusya arasında kalmıştı. İşte Sultan Aziz üzerinde oynanan oyunun bir nedeni de buydu. Tahta, kendilerini destekleyecek bir isim getirerek İngiliz siyasetinin önünü açmak istiyorlardı.
Yine bir İngiliz oyunuyla karşı karşıyayız yani.
Biliyorsun, Sultan İkinci Abdülhamit de İngilizlerin bu tarz kumpas ve gizli oyunlar oynadıklarından hatta her türlü fenalığın onların elinin altından çıktığından bahseder.
Peki, verilen hal fetvası?
Bunun bir önemi yok. Zira hal fetvasında padişahın aklını oynattığı yazıyor ki yalandır. Devletin parasını israf ettiği de yazar ki bu da yalandır. Sultan Abdülaziz için aklını oynattı diyerek tahta getirdikleri V. Murat gerçekten aklını oynattı ama.
Başarısız bir padişah da değildi Sultan Abdülaziz değil mi?
Değildi. Orduyu elden geçirip modern silahlarla donatmıştı. Osmanlı Donanması’nı, İngiltere ve Fransa’dan sonra dünyanın üçüncü deniz gücü konumuna getirmişti. Tahta çıktığında var olan demir yollarını tam üç katına çıkarmıştı. İşte onun bu yaptıkları dış dünyada kendisini hedef haline getirmişti. Bu arada içerdeki hainleri de unutmamak lazım. Makam ve mevki için her şeyi yapabilecek adamlar o zaman da mevcuttu.
Bunlar bile sultanın neden katledildiğini az çok anlatıyor. Peki, neden onu zehirlemediler de böylesine izahı güç bir işe giriştiler?
Denediler ama başaramadılar. Hüseyin Avni Paşa, daha öncesinde bu işe yeltendi ancak başarılı olamadı. Bunlar öyle sıradan iddialar da değil, kayıtlara girmiş teşebbüslerdi.
Bunu duymamıştım işte.
Bu adam aslında Sultan’ın ölümündeki kilit isimlerdendir. Cenazenin doktorlar tarafından görülmesine müsaade etmeyen kişi de kendisidir. Gerçi Yıldız Mahkemesi’nde yargılanan üç kişi suçunu kabul etmişti. Yine cenazeyi yıkayanlar merhum sultanın birkaç dişinin kırık olduğunu, sakalının yolunduğunu ve göğsünde morluklar bulunduğunu söylemişlerdi. Bu ifadeler yeminli ifadelerdi. Bunlar da bize Hüseyin Avni Paşa’nın neden cenazeyi doktorlara göstermediği hakkında bilgi veriyor.
Özel bir kini mi var bu adamın sultana karşı?
Evet, ama bu sadece özel kinle açıklanacak bir mesele değil. Hüseyin Avni Paşa Harem’deki kadınlara sözle tacizde bulunduğu için birkaç kez görevinden uzaklaştırılmış hatta bir keresinde de memleketi Isparta’ya sürülmüş. Yie de altını çizmekte fayda var ki bu iş Mithat Paşa ve avenesi tarafından yapılmıştı, el atından ise İngilizler desteklemişlerdi. Tabi Mason Locası’nın da bu işteki parmağını unutmamak lazımdır. Mithat Paşa ve ekibine bir destek de Mason Locası’ndan gelmişti.
Ahmet İlker Mercan